scroll
Üreticinin Sorumluluklarının Genel Çerçevesi

2.8.1.

Üreticinin Sorumluluklarının Genel Çerçevesi

Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM) ile şekillenen sürdürülebilirlik kavramı, geleneksel üretici sorumluluğu kavramını genişleterek ve derinleştirerek, firmaları faaliyetlerinin etkilerini tespit etmeye, raporlamaya ve gereken önlemleri almaya itmektedir. Bu yaklaşım, firmalar için kurumsal bazda sorumluluklar oluştururken, üretilen ürünlerin tüm yaşam döngüsünü kapsayan süreçlere bütüncül bir yaklaşım getirmesini öngörmektedir.  
 
Sürdürülebilir İhracat ve Üretici Sorumlulukları Alanında 3 Temel Adım!

Üretici olarak sorumlulukları belirlerken üç konuda firmanın konumlanmasını yaparak yaklaşımını netleştirmesi gerekmektedir:

  • Üretici olarak firmanın konumlanması: AB'nin sürdürülebilirlik düzenlemelerinin temelini oluşturan genel çerçeve, Birleşmiş Milletler tarafında tanıtılan Kalkınma Hedefleri olduğundan hareketle, sürdürülebilirlik kaygıları ülkemizde üretim yapan tüm firmalar için zaman içerisinde geçerli olacaktır. Ancak mevzuat anlamında, AB'nin sürdürülebilirlik düzenlemelerinin halihazırda AB'ye doğrudan ihracat yapan veya AB'ye ihracat yapan firmalara tedarik yapan firmalar için bir zorunluluk olduğu dikkate alınmalıdır. Dolayısıyla, firmanın sürdürülebilirlik yatırımlarını mevzuat bazında takvimlemesi önem taşımaktadır.
  • İhracatçı olarak firmanın konumlanması: AB'ye ihracat yapan firmalar, sorumluluklarını AB sürdürülebilirlik düzenlemelerine uygun olarak düzenlemesi ve aynı zamanda hammdde temin ettiği firmalar ile iş ilişkisinde olduğu diğer firmaların da bu sorumluluklara uyduğunu garantilemek durumundadır.
  • Genişletilmiş üretici sorumluluğu yaklaşımında tedarik zinciri aktörü olarak firmanın konumlanması: AB'de belirli bir alıcı veya markalara ihracat yapan firmaların genişletilmiş üretici sorumluluğu anlamında konumlanmasını bu alıcı ve marka ile iş birliği halinde yapması önerilmektedir.

Üretici sorumluluğu, genel anlamda bir üreticinin ürünlerinin çevresel ve toplumsal etkilerini minimize etme sorumluluğunu üstlenmesi anlamına gelir. Bu sorumluluk, günümüz sürdürülebilirlik yaklaşımında hem ürünün üretim aşamasında hem de kullanım ömrü boyunca ve nihai olarak bertaraf edilmesinde ortaya çıkan etkilerle ilgilidir. 
 

Sürdürülebilir İhracat ve Üretici Sorumluluğu Alanında Atılacak Adımlar:

Üretici sorumluluğunun sınırlarını mevzuat-düzenleme bazında doğru belirleyin.

Üretici olarak firmanızın konumlanmasına göre hangi mevzuat ve düzenlemelerden sorumlu olacağınız ilgili mevzuat ve düzenlemelerin ulusal düzeyde ve AB’de yürürlüğe giriş tarihine göre şekillenecektir.  

Genişletilmiş üretici sorumluluğu yaklaşımında alıcınızla iş birliği geliştirin.  

Genişletilmiş üretici sorumluluğu yaklaşımında üretici kavramının AB pazarına ürünü piyasaya süren firma olarak da genişletildiğinden hareketle, alıcılarınızın bu konudaki yaklaşımını dikkate almanız önemli olacaktır.  


Sürdürülebilirlik ve Üretici Sorumluluğunun Tarihçesi ve Kapsamı 
Sürdürülebilirlik, kavram olarak ilk ortaya çıktığı 1987 yılından bu yana, zaman içerisinde kapsamını genişletmiş ve anlamı da derinleşmiştir. Günümüzde ise sürdürülebilirliğin ne olduğu ve kapsamına dair en somut yaklaşım, AB tarafından yayımlanan Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM) politika belgesine göre şekillenen mevzuat ve düzenlemelerle ifade edilmektedir. Bu süreç, bir taraftan politika düzeyinden somut yasa ve düzenleme düzeyine geçişi anlatırken, diğer taraftan da tüketiciler de dahil olmak üzere hazır giyim tedarik zincirindeki üreticiler ve diğer tüm paydaşlar için düzenlenmiş bir alan yaratarak sürdürülebilirlik konusundaki tüm sorumlulukları açık bir şekilde tanımlamayı ve uygulamayı tarif etmektedir.  
  • Sürdürülebilirlik kavramı, modern anlamda ilk kez 1987 yılında Birleşmiş Milletler Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu tarafından yayınlanan Brundtland Raporu’nda ("Ortak Geleceğimiz" olarak da bilinir) ortaya çıkmıştır. Bu raporda sürdürülebilir kalkınma, "gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama yeteneğinden ödün vermeden, bugünün ihtiyaçlarını karşılamak" şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanım, sürdürülebilirlik kavramının uluslararası düzeyde kabul görmesini sağlamış ve çevre politikalarının şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır.
Hazır giyim ve konfeksiyon sektörü için sürdürülebilirliğin ne anlama geldiği yıllar içinde değişmiş ve üreticiler için farklı sorumluluklar, yasal bir zemine dayalı olsun ya da olmasın, bir zorunluluk olarak tedarik zinciri boyunca ortaya çıkmıştır:
 
1970-80'ler 

İlk çevresel hareketlerin ortaya çıkışıyla sürdürülebilirlik alanında farkındalık oluşmaya başladı. 

  • Hazır giyim üretiminde çevresel hareketlerin etkisi doğal liflerin öneminin yeniden tanımlanması olarak görüldü. 
1990'lar 

Gelişmekte olan ülkelere üretim kayması sonucu bu ülkelerde görülen olumsuz çalışma koşulları dikkat çekmeye başladı.  

  • Hazır giyim üretiminin Asya ülkelerine kayışı ve sektörde olumsuz çalışma koşulları etik ticaret ve moda kavramlarının ortaya çıkmasına yol açtı. 

2000'ler 

Küreselleşme, markaların üretimlerini gelişmekte olan ülkelere kaydırarak elde ettikleri maliyet avantajıyla birlikte, küresel tüketim tercihlerini değiştirdi ve ihtiyaç yerine talebin arttırılmasına dayalı üretim ve organizasyon modelleri gelişmeye başladı.  

  • Hazır giyim sektöründe, hızlı moda akımı etkili olurken, markalar sürdürülebilirlik kavramını bir pazarlama stratejisi olarak görmeye başladılar.  

2010’lar 

2013 yılında yaşanan Rana Plaza Felaketi: Bangladeş'te bir tekstil fabrikasının çökmesi sonucu 1.100'den fazla işçinin ölümü, sektörde çalışma koşulları ve güvenlik standartları konusunda küresel bir uyanışa yol açtı. 

  • Hazır giyim tedarik zincirinde sürdürülebilirlik, kurumsal sosyal sorumluluk ve şeffaflık baskısı arttı. Sustainable Apparel Coalition gibi uluslararası girişimler, kendi standart ve yaklaşımlarını tedarik zincirindeki üreticilerden talep etmeye başladılar.  

2020’ler ve sonrası 

Bir taraftan iklim değişikliği ve çevresel konular ön plana çıkarken, diğer taraftan gelişen teknoloji ve inovasyon, politikalarda somut aksiyonların belirlenmesini, hedefleme ve takvimleme yapılmasını mümkün kıldı. 

  • Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamındaki sürdürülebilirlik mevzuatı ve düzenlemeleri, diğer sektörlerle birlikte hazır giyim ve konfeksiyon sektörü için de sürdürülebilirlik kavramının yasal mevzuat ve düzenlemeler olarak üreticilere çeşitli sorumluluklar yüklemesinin önünü açtı.  

Gelecek eğilimleri 

Çevresel ve sosyal standartlar gözetilerek ve dijitalleşmenin de katkılarıyla daha şeffaf, izlenebilir ve döngüsel tedarik zincirlerinin kurulması öngörülmektedir.  

  • Hazır giyim ve konfeksiyon firmalarının, belirli alanlarda mevcut olgunluğunu yasal düzenlemelerle şeffaf hale getirirken, rekabetçiliğini korumak için dijitalleşme, izlenebilirlik, ürün bazında etki hesaplamaları, döngüsellik ve geri dönüşüm konuları ile yeni yaklaşımlara uygun tasarım, üretim ve raporlama alanlarında aksiyon almaya ve ilave yatırımlara ihtiyaç duyabilecektir.  


Üretici Sorumluluklarının Bileşenleri 

Sürdürülebilirlik kaygılarının, son dönemde olgunlaşan dijitalleşme ve döngüsellik kavramlarının da eklenmesiyle bir bütün olarak üreticilerin sorumluluklarını önümüzdeki dönemde etkileyeceği söylenebilir. Gelecek dönemde, sürdürülebilirlik kapsamındaki yasal sorumlulukların çerçevesinin de netleşmesiyle birlikte ve önceden gelen sorumlulukların da birleşmesiyle üreticinin faaliyetlerini daha kurumsal bir çerçevede planlayarak yürütmesine olan ihtiyaç çok daha hissedilir hale gelecektir.  

Yıllar içerisinde gelişen eğilimler ve gelecek dönem eğilimleri dikkate alındığında, konu itibariyle üretici sorumlulukları bileşenleri aşağıdaki gibi özetlenebilir: 

  • Sürdürülebilirlik mevzuat ve düzenlemelerine uyum 

  • Sürdürülebilir hammadde seçimi ve kaynak verimliliği 

  • Üretim sürecinde çevresel etki ve dijitalleşme 

  • Ürün yaşam döngüsü yönetimi 

  • Sosyal uygunluk ve etik üretim 

  • Sürdürülebilir ticaret için izlenebilirlik  

  • Genişletilmiş üretici sorumluluğu  

Sürdürülebilirlik konularını düzenleyen politika belgeleri, mevzuat ve yasal düzenlemelerinin takibi, üreticilerin sorumluluklarını izleyebilmesi açısından önemlidir. AB’ye ihracat yapan firmalar için ise, bu bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Zira AB, sürdürülebilirlik alanında yürürlüğe koymaya başladığı mevzuat ve düzenlemeler ile firmalara AB’de piyasaya ürün sunulması halinde uyulması zorunlu koşullar belirlemektedir.   

Sürdürülebilirliği sağlamak üzere 2015 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edilmiş olan Birleşmiş Milletler Kalkınma Amaçları ile ifade edilen hedeflerin benimsenmesi ve bu hedeflerden uygun olanların yönetimsel olarak firmaların faaliyetlerine dahil edilmesi üreticilerin sorumlulukları arasında önde gelmektedir. Bu hedefler, üreticilerin yanı sıra diğer tüm sektörel paydaşların da faaliyetlerini planlarken dikkate alması gereken hedefler olarak öne çıkmaktadır. AB’nin yürürlüğe koymaya başladığı mevzuat ve düzenlemelerinin kaynağını yine bu hedefler oluşturmaktadır.   
 
   

Bu amaçlara uygun olarak, küresel çapta ve AB odağında benimsenen mevzuatların ve düzenlemelerin firmalar tarafından takip edilmesi ve benimsenmesi beklenmektedir. Paris İklim Anlaşması ve Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM), hedefleri ve bağlayıcı koşulları açısından önde gelen düzenlemelerdir: 

  • Paris İklim Anlaşması (2015): Küresel sıcaklık artışını sanayi öncesi seviyelerin 2°C altında tutmayı ve ideal olarak 1,5°C ile sınırlamayı amaçlayan bu anlaşmaya ülkemiz 2016 yılında taraf olmuştur.  

  • Avrupa Yeşil Mutabakatı (2019): 2050'ye kadar Avrupa kıtasının karbon nötr olmasını hedefleyen bu belge kapsamında yürürlüğe konmaya başlanan mevzuat ve yasal düzenlemelere uyum, AB’ye ihracat yapabilmek için bir zorunluluktur.   

Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM), özünde, BM kalkınma hedeflerinin gerçekleştirilmesinde AB’nin kendi hedeflerini gerçekleştirmeyi taahhüt eden en önemli politika belgesidir. Dolayısıyla AB’nin sürdürülebilirlik çerçevesinde yeni yürürlüğe koyduğu veya güncellediği mevzuat ve düzenlemeler, AYM kapsamında esasında bir üst çerçeve olarak BM Kalkınma Araçları hedefleri ile yürütülmektedir. Bu yaklaşımla, üreticilerin faaliyetlerini yürütürken bu iki çerçeve belgedeki hedeflere ve AB’nin konu bazında özelleşmiş düzenlemelerindeki yaklaşımını benimsemesi beklenmektedir.